Sayfalar

19 Mart 2010 Cuma

Dünya döndükçe,sen varoldukça biz burada olacağız.


Gözlerdeki umut yavaş yavaş soluyor her yenilgide,kuruyor sonra düştü düşecek.
Gözler sahaya dönmüş,bir damla su bekliyor.
Yeniden yeşersin diye yaprakları,
Güneşi artık duyumsayamayan,günebakanlar gibi,başımız önümüze eğiliyor
Kadıköy sokaklarından,ve Ankara ve Sivas ve Manisa ve Eskişehir,Bursa,akıp gidiyoruz.
Biz sevmeyi doğru öğrenmişiz.
Çıkar gözetmeden,karşılık beklemeden
öfkeyi yaklaştırmıyoruz bu yüzden yanımıza
kızgınlığımızı elimizin tersiyle itiyoruz
Birbirimizin kızgınlıklarını yamıyoruz gerekirse
Ucu bucağı görünmeyen bittiği yerde gökyüzünün laciverdi ile kavuşmuş
boylu boyunca sarıya kesmiş bir günebakan tarlasıyız.
Bizim gözümüz her daim güneşe dönük.
Doğarken,en tepedeyken ve batarken..
Hiç bir fırtına ayıramaz artık bizi buradan
Hep burada olacağız yüzümüz hep sana dönük olacak
Kuruyup dökülsek,teker teker toprağa karışsak bile
her yeni sezonla,yeniden yeşereceğimizi biliyor olmanın
güvenini taşıyacağız.
Dünya döndükçe,sen varoldukça biz burada olacağız.

Hem Tunceliliyim hem adım Mahir hâkim-savcı olmak benim neyime!

Hem Tunceliliyim hem adım Mahir hâkim-savcı olmak benim neyime!

14/03/2010 10:29

Hâkimlik sınavını üç kez kazansa da sözlülerde elenen Mahir Demir, yargı kararıyla tekrar girdiği sözlü sınavları kaybetti. Demir, 'Tuncelili ve adım Mahir olduğu için beni elediler' diyor



MESUT HASAN BENLİ


ANKARA - Fişlendiği için üç ‘Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Sınavı’nın mülakatlarında elenen Mahir Demir girdiği sözlü sınavların iptal edilmesi için açtığı davaları kazandı. Adalet Bakanlığı, mahkeme kararlarını uygulamak için Demir’i sözlü sınava aldı. Ancak Bakanlık üç sözlü sınavı aynı gün ve 10’ar dakika arayla yaptı. Kendisine ‘Bilgisayarda kaç virüs var’ İlk sesli Türk Filmi ne zaman çekildi’ gibi sorular sorulduğunu belirten Demir, Tuncelili ve adı Mahir olduğu için sınavda elendiğini savundu.
Tunceli doğumlu Mahir Demir, 2005 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Demir, 2007’de Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Sınavı’na girdi. Yazılı sınavı kazanan Demir sözlü sınavda elendi. Demir, 27 Haziran 2008 tarihindeki sınav için tekrar başvuru yaptı. Bu sınavın da sözlü aşamasını geçemeyen Demir, 20 Aralık 2008 tarihindeki sınava da başvurdu. Demir, bu sınavın yazılı aşamasını geçti ancak yine mülakatta elendi. Demir üçüncü kez elenince ‘acaba hakkımda bir fişlenme mi var’ diye şüphelenerek Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde İçişleri Bakanlığı’na başvurdu.
Bakanlık, Emniyet Genel Müdürü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek imzası taşıyan gizli ibareli yazıda “Şahıs ile ilgili öğrencilik döneminde örgütsel eylemlere iştirak ettiği yönünde duyumlar alınmış, ancak alınan duyumlar teyit edilmemiş ve başka bir arşiv kaydına rastlanmamıştır” denildi.

Mahkemeye taşıdı
Yılmayıp 25 Nisan 2009 tarihindeki sınava da başvuran Demir, yazılı sınavda 74.800 puan almasına rağmen, sözlü sınavda 66. 143 puan alıp yine elendi. Bunun üzerine Demir, 25 Nisan 2009, 20 Aralık 2009, ve 27 Haziran 2008 tarihinde yapılan sözlü sınavların iptal edilmesi için davalar açtı.
İdare Mahkemeleri, Demir’in iptal başvurularını yerinde buldu ve Bakanlığı’nın tekrar sözlü sınav yapmasına karar verdi. Adalet Bakanlığı Demir’i mahkeme kararlarını uygulamak için, 19 Şubat 2010’da sözlü sınavlar için çağırdı. Ancak bakanlık, üç sözlü sınavı da aynı gün yaptı. Böylece Demir, 10’ar dakika arayla üç sözlü sınava girdi. Demir’e sözlü sınavlarda iki alan iki genel kültür sorusu soruldu. Beş bakanlık bürokratı bir Yargıtay bir Danıştay üyesinin bulunduğu sınav heyetinin kendisine, son derece ilginç sorular yönettiğini belirten Demir, “Mesela bana ‘bilgisayarda kaç virüs var’, ‘İlk Türk Sopranosu kim’, ‘İlk sesli Türk Filmi ne zaman çekildi’ gibi sorular soruldu” dedi.
Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü Hâkim Adaylığı Şube Müdürü Yasemin Çuhadaroğlu, Demir’e üç sözlü sınavda da başarısız olduğunu bildirdi. Demir, şimdi de bakanlığın ‘aynı gün ve 10’ar dakika’ arayla ile girdiği sınavların iptal edilmesi için dava açmaya hazırlanıyor.
Mahir Demir, artık hâkim ve savcı olma umudunu yitirdiğini anlatarak “Yazılı sınavlara bile başvuramayacağım. Çünkü sınava başvurabilme için 30 yaşını geçmemek gerekiyor. Ben bu şartı taşımıyorum artık. Çevremde sürekli ‘Tuncelilisin adın Mahir, seni hâkim ve savcı yapmazlar’ diyorlardı. İnanmak istemedim. Fakat gelinen noktada çevremdeki insanların haklı çıktı. Ancak benim dört senem boşa gitmiş durumda. Çok zor şartlarda okuyoruz. İdeallerimiz için herkesten daha fazla mücadele ediyoruz. Ancak, akıl almaz gerekçelerle önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Kırgınım şimdi avukat olmak için staj başvurusu yapacağım” diye konuştu


www.radikal.com.tr

Çarşı Alçakgönüllülüğe Karşı: “Narsistik Kişilik Bozukluğu” ve Tezahürleri


www.vamosbien.org sitesinden alıntıdır...


Çarşı Alçakgönüllülüğe Karşı: “Narsistik Kişilik Bozukluğu” ve Tezahürleri


7 Mart Pazar günü oynanan Fenerbahçe-Antalyaspor maçının başında, Fenerbahçe taraftarının MHK ve Fırat Aydınus’a yönelik kırmızı kart protestosu, Beşiktaşlı internet sitelerinde yayınlanan bir görselle bambaşka bir tartışma başlattı.

Tarihi biz yaparız siz tekrar edersiniz” temasıyla yayınlanan görselde kırmızı kart protestosunun ilk defa İnönü’de yapıldığı, Fenerbahçe taraftarının ise en hafif deyimle bu eylemi tekrar ettiği öne sürülüyordu.

Masa başı araştırmalarıyla ünlü “güzide” medyamız ise, her zaman olduğu gibi, “Çarşı’dan Fenerbahçe taraftarına gönderme” başlığını kullanarak büyük bir iştahla bu görseli haberleştirdi.

Beşiktaş taraftarının, Mazhar-Fuat-Özkan’ın ünlü şarkısındaki “Sen neymişsin be ağbi” tadındaki ruh hali bilmediğimiz bir şey değil de, bu durumun giderek tıbbi açıdan sorunlu bir hale geldiğini söylemekte, rakip de olsak, bir dost olarak görevimiz. Psikolojide “narsistik kişilik bozukluğu” olarak adlandırılan bu rahatsızlık tarihi kendisiyle başlatmak, kendini mükemmel görmek ve yaptıklarının en iyi ve ilk olduğunu sürekli vurgulamak biçiminde belirti veriyor. Tıp kitaplarına göre, bu tip kişiler dikkati üzerlerine toplamak için tiyatromsu krizler yaratabilirler, tedavi edilmedikleri takdirde gerçeklerle yüz yüze gelince aşağılayıcı ve saldırgan olabilirler.
Son “kırmızı kart” protesto eyleminden sonra, ortada kendileri ile ilgili hiçbir şey yokken Beşiktaş taraftar sitelerinin olayın odağına yine kendilerini yerleştirmeye çalışıp, tiyatromsu rol çalma tavırlarıyla ortaya çıkmaları, ne yazık ki bu kişilik bozukluğunun bünyeye iyice yerleştiğini gösteriyor.

Fenerbahçe taraftar gruplarının, MHK ve Fırat Aydınus’a karşı organize ettikleri “kırmızı kart protesto” eylemi bir orijinallik arayışının ürünü değildir. Süper ligde oynanan maçlarda, hatalı ve çiftte standartta dayalı hakem kararlarına dikkat çekmek için yapılan eylemde kullanılan “kırmızı kartlar”, futbol maçlarından siyasal eylemlere kadar dünyanın pek çok yerinde, uzun zamandır kullanılmaktadır ve kendileri açısıdan üzgünüz ama Beşiktaşlı taraftarların icadı değildir. Mesela yaklaşık 11 yıl önce Stoke taraftarlarının 5000 kırmızı kartla yaptıkları protesto her halde İnönü tribünlerinden öğrenilmemişti? Derby County taraftarları kırmızı kart protestosunu Beşiktaş’lı taraftarlardan mı almıştı ya da 2000’li yıllar boyunca birçok tribünde yapılan ırkçılığa karşı kırmızı kart protesto eylemine Beşiktaş tribünleri mi esin kaynağı olmuştu? Bu Beşiktaş tribünleri ne etkiliymiş ki Çin’de bile onları örnek almışlar; Pekin’de futbolda şiddete karşı eylemlerde kırmızı kartlar kullanıldı. Tıpkı ülkemizde çeşitli sendikalardan partilere, Trabzonspor taraftarlarından türban eylemlerine kadar birçok yerde kullanıldığı gibi. Ne kötü değil mi, meğer tarih Beşiktaş tribünleriyle başlamıyormuş.

Dünyadaki kırmızı kart eylemlerini tribündeki her taraftar bilir de bir tek “narsistik” Beşiktaş taraftar siteleri bu eylemi ilk kendilerinin yaptığını düşünür. 4-6 yaş grubundaki çocukların yaptığı kavganın bir benzerini bu sitelerde bulmak mümkündür: “hepimiz kaka yapıyoruz ama benimkinde inci var” ya da “ben senden daha uzağa işedim gördün mü?” türü 4-6 yaş grubunda gülümsemeyle karşılanan bu iddialar, ergenlik çağından sonra devam ederse “narsistik kişilik bozukluğu”nun en önemli belirtisi olarak kabul ediliyor.

Beşiktaşlı taraftarlara biraz itidal tavsiye ediyoruz. Bırakınız yaptığınız iyi bir şey varsa başkaları övsünler. Eğer bu biçimde devam ederlerse, bir rakibimizin “öğrenilmiş çaresizlik” örneği olmasından sonra, kendilerinin de önümüzdeki senelerde yapılacak üniversite seçme sınavlarında “narsistik kişilik bozukluğununun” örneği olarak sunulmaları kaçınılmaz gibi gözüküyor.

VAMOS BIEN

Mahallenin Nalburu'ndan merhaba...

Mahallenin Nalburu bundan böyle bu adreste yayında olacaktır...